Bir karar verdim, uygulamaya gectim :)

Bazen bir kadar verirsin ve bütün hayatın değişir, iste benim hayatım da boyle değişecek sanırım. Değişecek diyorum cunku bu köklü degisiklige henuz 2 gun var (ihbar suremin dolup, istifa etmeme) ... 
Bu kararı almak; ne kadar rahat yaşıyor olursan ol, yani hadi diyelim cok kolay alabileceğin bir karar olsun diyelim...  O kadar da kolay olmadıgını yaşayarak görüyorsun ... Herkes arkanda destek dahi olsa, icinde bir yerlerde artık mahalle baskısı mı dersin, yoksa sosyal statünün ağır basması mı dersin bilmiyorum. Her acıdan düşündüm. 
Mahalle baskısı mı, evet etkilemiyor mu, etkiliyor tabii ki... Hadi eşin sana destek ancak annen ve baban senelerce sana emek vermis, okumussun o kadar nasıl isi bırakırsın sorusu ile karsi karşıyasın! Tabii ki onların tek korkuları kendi ayakların uzerinde ilerlerken bir anda tepetaklak olmandan korkmaları ya da bu kadar bosuna mı okudun evinde oturmak icin gibi kaygılardandir üzerine gelmeleri ("hayır ben boyle karar aldım kimse de üzerime gelmedi" de diyebilirsin, doğrudur ki bende de üzerime gelen olmadı ama adım gibi eminim ki bu tarz düşünceler mutlaka ki her anne babanın hatta varsa yakın cevrendeki teyzenin, halanın, karsi komşun ayse teyzenin aklından geçmiştir ! ) ... 
Diger yandan sosyal statü olarak baktığımızda bu sefer arkadas cevren ağır basıyor, genellikle calisan, aksam is çıkışı buluştuğun(!), takıldığın arkadaşlarımla acaba ortak bir noktada sohbet edebilecek miyim, isi bıraktım diye benimle olan iliskilerinde bir degisiklik olabilir mı gibi gibi sorular da dönmeye basliyor kafanda ... Ya da "ya arkadas benim maaşım aysonu yatıyor, sekmiyor, valla kurumum salosun özel saglık sigortam var tırnağım kırılsa doktora gidiyorum, oyle de rahatım yani" diyebilir , "isin zorlukları cok, burdan çıksam baska yerde is bulsam nasılsa sektör aynı, is ortamı aynı, kimse gul bahçesi vaad etmiyor. Az biraz sıkayım dişimi buradan emekli olayım, bolum değiştireyim vs vs" gibi durumlar soz konusu oluyor. Ama ne zaman ki aklına maddiyatin yanında aslında cok kucuk parçalarmis gibi duran maneviyat oyle bir ağır basıyor ki... Iste o an terazinin dengesi şaşıyor ... Ağırlık merkezi değişiyor ... 
Iste boyle bir anda (benim icin yaklaşık 1-1,5 senesi değerlendirme, düşünme ve karar verme sürecinden ibaret, son 6. Ayında da aldığım karardır...) 
Neden boyle bir karar aldım ? Cunku artık ne aile hayatım vardı aslında çalışıyor gözüküyor olsam da bir is hayatım ... Hayatım sadece ekrana takılı kalınmışlik, devamlı aynı şeyleri tekerrür eden işlemler, kişilerdi... Hatta onlar da kişiler degildi sanki robot olmuştuk ... Belli bir hızda ve sayıda aynı isi yapan ancak yinede ortamda bitmeyen bir is sirkulasyonunun oldugu bir kaos içindeydik... Ne eve gidebiliyorduk ne de iste kalsak verimli olabiliyorduk ... Haydi herkesi zan altında bırakmayayım, "olabiliyordum" diyeyim cümlenin sonuna . Bu durumda kafanda devamlı neden, niçinler donup duruyor... Iste o nedenlerden biri oğlum oldu.. Düşündüm de ... Ne yürüdüğünü gordum (telefonla annemden haber aldım), ne ilk cisini tuvalete yaparken yanında oldum... )yani yukarıda dediğim maneviyat budur iste ... Tabii ki bu durumda allah annemden razı olsun, hakkını ödeyemem cok destek oldu, çırpındı, didindi... Onun yeri apayrı ancak anne olarak bunlari yaşayabilmek benimde hakkım degil mıdır? Eskilere baktığımızda cogu anne çalışmıyor(!) cocuk, is isleri ile uğraşarak bizleri bugünlere getirmişler. Benim annem hariç :) ancak o bile ben ilkokula başlayana dek çalışmamış evde benimleymis, çalısmaya başladığı dönemlerde ise hatırlıyorum sadece her sene eylul aylarında olan tatillerinden baska, kırk yılda bir is yerinin aksam yemeklerine giden ama aksam 19:00 dedin mı evde olduğunu bildigim annemdi... Ancak şu donemde teknoloji gelişti diyoruz ya hani ... Gelişmese iyiymis yani hadi gelişsin de, bu kadar da gelişmeseymiş olurmuş ... Iste bu noktadan sonra ne aile hayatımız kalıyor ne de işle olan dengelerimiz... Teknoloji gelişkin ya evden bağlanıp isini halledebilirsin. Teknoloji gelişti ya rekabet var ya haftasonları da çalısmamız gerekiyor, hani fark yaratılsın sen tercih ediliyor ol kavramı var ya o kavram iste bizleri mahveden... Bitmeyen mesailer, bitmeyen ev isleri, görüşülmeyen çocuk, eş, aile ... Ne o ama her ay para giriyor ya cebe ;) 
Sonra sonra bakıyorsun ki aslında calışma hayatın sadece haftasonları icin çalışmaktan ibaret olmus ... Pazartesi sendromu, cuma heyecanı, Cumartesi neşesi, pazar rahatlığı gibi gibi kavramlar geliştirmişsin kendine ... Ve kazandığın paranin buyuk bir kısmını da aslında bu haftasonlarında harcayarak geçirmeye başlamışsın ... Dönüp baktığında ongun hiçbirşey yapmamış, harcamamış olduğunu düşünmen ancak aslında kazandığın aylık maaşın ortalama %10unu harcamışsın... E, 4 haftasonundan topladığımızda bayagi saglam bir rakam çıkabilir bu hesaptan... 
Şimdi bende diyorum ki , daha az harcarım, harcayacaklarımi onceliklendirirm... Ve boylelikle ailem ve arkadaşlarımla daha verimli saatler geçirebilir daha mutlu olurum. Hepsi bu :)

Belki iste kalsaydım değişecek çok sey olacaktı belki ...Ancak, ben ailemi tercih ettim ... Suanda sanki üzerimde bir boşluk oluşmuş gibi olsa da eminim ki sabah uyandığımda Ruzgari evde gormek benim icin o boşluğu doldurmaktan öteye geçecek, tek emin oldugum bu.... Haydi hayırlısı :)

Arama

 
Çaylak Anne Copyright © 2011 | Tema diseñado por: compartidisimo | Con la tecnología de: Blogger